19 Ağustos 2011 Cuma

BİLİM - TEKNOLOJİ


KİMYASAL GAZLAR

Kimyasal silahlar 1. Dünya Savaşı’nda kimyasal maddelerin toksik özelliklerini kullanarak düşman üzerinde fiziki ve fizyolojik etkiler oluşturmak amacıyla gaz (aerosol ya da buhar) halinde etkin bir biçimde kullanılmış ve kayda değer kayıplar verilmesine neden olmuştur. Savaş sırasında Almanlar klorin dolu kutuları esen rüzgara doğru atmak suretiyle yayılmasını sağlayarak basit bir yol uygulamıştır.

Bundan kısa bir süre sonra Fransızlar fosgeni top mermileri içerisinde kullanılmışlardır. 1917 Temmuz’da Almanlar ilk kez hardal mühimmatı ile birlikte koruyucu maskeleri de etkisiz hale getirerek kusmaya neden olan katı partiküllü difenil klorasil kullanmaya çalışmıştır. Sinir gazları ise 1930’larda Almanlar tarafından bulunup 2.Dünya Savaşı geliştirilmiştir. 1936’da Alman kimyacı Gerhard Scrader var olan haşere öldürücüleri inceleyerek tabunu iki yıl sonra da daha toksik olan sarini bulmuştur. 2. Dünya Savaşı boyunca İtalyanlar, Macarlar, Japonlar, Fransızlar, İngilizler, Ruslar, Amerikalılar, Almanlar hardal, fosgen ve benzer ajanları geliştirmeyi sürdürmüşler ancak kullanmamışlardır.

Sarin buharlaşabilme ve genleşme özelliği nedeniyle kolay solunabilen ajan olarak dikkati çekmiştir. ABD, sarin’in özelliklerinden yararlanmak için özel bombalar, roketler, sprey tankları ve füzeler dizayn etmişlerdir. Bu silahların tasarımında yüksek patlayıcı silahlar tekniği kullanılmasına karşın, bu teknik sarin’in yüklenmesine olanak verecekı biçimde modifiye edilmiştir. Fransızlar, İngilizler, Kanadalılar GB sarin testleri için üretim küçük çaplı tesisler kurmuşlardır. ABD ve Sovyetler tam kapasiteli somanı (GD) da üretmişlerdir.

1950’lerin sonlarına doğru İngiliz bilim adamları farklı bir katagoride değerlendirilen V ajanlarını keşfetmişlerdir. Bu ajana karşı gaz maskerlerinin yeterli koruma sağlayamaması dikkat çekicidir. İngiliz ve ABD farklı üretim yöntemleri ile VX ajanlarını üretmişlerdir.
1960’lar, öldürücü olmayan toplumsal olay ajanlarının gelişmesine sahne olmuştur. Bu maddelerden özellikle CS ölümü neden olmadan mukus membranlarında yüksek tahriş yaratan bi ajandır. CS ve benzeri maddelerin kullanımında amaç, kalıcı bir zarar vermeden geçici olarak insanların yaşam standartlarını düşürmektir. CS ilk olarak İngiltere’de geliştirilmiş ve kullanılmış daha sonra kısa zamanda ABD’de ve birçok ülkede benimsenmiş, üretilmiş ve kullanılmıştır. 1. ve 2. Dünya Savaşları arasında ise; İtalya tarafından Etiopya’da, Japonya tarafınfan Mançuya ve Çin’de kullanılmıştır. Japon Aum Shinrikyo tarafından yapılan terörist eyleme kadar bütün kimyasal silahlar esas olarak kullanılmıştır.

Bu konu 1. Dünya Savaşı’ndaki kilitlenmeyi çözmek için olduğu kadar, 1979 – 1988 arasındaki İran – Irak Savaşı’ında Irak’ın İran’ın insan dalgalarından oluşan taarruzlarını durdurmak için kullanımında da açıkça görülmektedir. Tipik olarak, ülkeler kimyasal silahlarını korumasız, güçsüz hedeflere yönlendirmişler, kendileriyle eşit biçimde silahlanmış güçlere karşın kullanmamışlardır. Bu nedenle misilleme korkusundan dolayı kimyasal silahların karşılıklı caydırıcı etkisi olduğu konusunda bir görüş birliği vardır. Buna karşın, geçen yıllarda, hemen hemen her çatışmada kimyasal silahların kullanılmadığına ve bunların çoğunun klinik olarak ya da fiziki kanıtlarla somut olarak belirlenmediğine ilişkin savlar vardır.

·İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler üzerine doğrudan toksik etkileri nedeni ile kullanılan her türlü katı, sıvı, gaz halindeki kimyasal maddelere kimyasal silah denir.

·Kimyasal silah olarak tipleri ve miktarı uygun olan ve bunları elde etmek için kullanılan kimyasallar, bu kimyasalları kullanmak için gerekli cihaz ve mühimmatı ve tasarlanmış her türlü teçhizatı kimyasal silah olarak tanımlanır.

Gelişen kimyasal silah teknolojisinin bugün vardığı noktada silahların kullanılmadan hemen önce ya da kullanım sırasında iki farklı kimyasal maddenin karışması esasına dayanan ikili (binary) kimyasal silahlar üretilmiştir. Prensib olarak; iki parçalı silah konsepti, öldürücü ve dengesiz bileşimler uzun süreli depolamaya uygun değilse kullanılır.
Saf Sinir Ajanları renksiz ve hareketli sıvılardır. Oda sıcaklığında kısmi uçuculuğu vardır. Sürekliliklerini ve erkilerini artırmak amacıyla bazı maddelerle yoğunlaştırılmaları durumunda ise sarımtırak – kahverengi sıvılar olarak karşımıza çıkarlar. Bazılarının ise hafif meyve kokuları olabilir. Maruz kalma yoluna göre belirtiler değişiklik gösterir. Buhar alınımı sonrası solunum sistemi belirtileri ortaya çıkarken bulaşmış bir gıdanın ağız yoluyla alınım sonrası sindirim sistemi belirtileri önce görülür. Solunum yolu ile alımı sonrası göğüste sıkışma hissi ilk belirtidir. Akciğer tarafından hızlı bir biçimde emilen kimyasal ajan 1 dakikadan daha kısa bir zaman süresi içerisinde yaygın sistemik bulgular görülmesine yol açabilir. Maruz kalınan doz ile ilişkili olarak gözde yanma, ağrı burun akıntısı, anksiyete, huzursuzluk, emosyonel labilite tremor, baş ağrısı, konsantrasyon güçlüğü, bellek bozukluğu, apati, depresyon, kas seğirmeleri, kramplar görülebilir. Daha yüksek dozlarda ise kardiyovasküler sistem belirtileri hakimdir, generalize kas seğirmeleri, zorlu, yüzeyel solunum, bronşial senkresyonlarda artma, generalize konvusiyon, konuşma bozukluğu, reflekslerin kaybı, koma ve ölüm görülebilir. Pintpoint pupil (iğne ucu göz bebeği), açıklanamayan nazal sekresyon, göğüste sıkışma hissi, hızlı gelişen nikotinik, muskarinik ve santral sistemi belirtileri kimyasal ajana maruz kalınmış olma olasılığını akla getirmelidir.


Mustardlar (Hardal) fiziksel özelliklerinden dolayı soğuğa ve ısı değişiklerine dirençlidir. Yakıcı ajanlara maruz kalınması ile belirtilerin ortaya çıkması arasında 2 – 24 saat arasında değişen bir latent dönem vardır ki dekontaminasyon ve tedavi için geç kalınmış olabilir. Alınan doz çok yüksek ise kurban genellikle 48 saat içerisinde akciğer ödemi, bronş sekresyonlarının oluşturduğu tıkaçlara bağlı mekanik asfiksi ya da bozulmuş immun yanıtın kolaylaştırdığı fırsatçı enfeksiyonlarla ölür. Yakıcı ajanlara karşı korunma tam koruyucu giysileri ile başarılabilir. Akciğer irritanları içerisindeki en tehkileli ajan fosfogendir. Normal hava ve iklim koşullarında 8,2 derecede kaynar. Buharın dansitesi havadan 3,4 kat daha fazla olduğundan özellikle çukurlarda ve düşük seviyeli bölgelerde uzun zaman etkisini kaybetmeden kalabilir. Düşük konsantrasyonlarda yeni biçilmiş saman kokusuna benze bir kokusu vardır.

Kimyasal silahlar içerisindeki üstün özelliği yüksek dozlarda masif akciğer ödemine neden olarak bir kaç saat içresinde ölüme yol açmasıdır. Diğer kimyasal ajanların oluşturduğu solunum yolu belirtilerine benzer etkileri göstermekle birlikte bu belirtilerib tanı koydurucu bir değeri yoktur. Çünkü olgun belirtilerin görülmediği latent dönem sonrası ani gelişen masif akciğer tablosu ile karşımıza çıkabilir.
Yakıcı ajanlar sıklıkla askeri kayıp oluşturmak, karşı birlikleri koruyucu ekipmanlar kullanmak zoruında bırakarak hareket yeteneklerini azaltmak amacıyla kullanılırlar.
Klasik kimyasal ajanlar yasal ticari kullanımı var olan kimyasal maddeler kullanılarak kolayca imal edilebilir; Örneğin yakıcı gazların üretimi basit kimyasal işlemlerle başarılabilirken sinir gazlarının üretimi pek çok komplike işlemi gerektirmektedir. Hatta bu üretim aşamalarının bir bölümünde katı ısı denetim kurallarının uygulama zorunluluğu vardır. Toksik maddelerin saklanması da bir takım sorunlar doğurabilir., bu nedenle ürünlerin bozulmasını engellemek için özel ekipmanlara gereksinim duyulur.
Kimyasal silahlara karşı korunma, dört ana köşe taşı üzerine kuruludur;

ØFiziksel Korunma : Vücut korunması, solunum sistemi korunması,
ØMedikal Tedavi : Pre – medikasyon, tedavi,
ØAlgılama :Alarm, monitörizasyon, doğrulama, tanımlama,
ØTemizleme :Bireysel ve araçlar ile temizlenme.
Sivil savunma birimlerinde ve çevrede çalışan sivil savunma personellerinin askeri personel için hazırlanmış önlemleri alması gerekmektedir. Sivil halkın barınaklara ya da barınaklardan taşınması sırasında alınması gereken önlemler acil çözülmesi gereken sorunlardır. Bu da, sivil halkın kullanımına uygun dizayn edilmiş basit korucu maskelerin üretilmesi zorunluluğunun bir göstergesidir.

Bir kimyasal saldırı sırasında solunum yolları aerosol ve gazlara karşı, vücut ise sıvı ve katı partiküllere karşı korunmalıdır. Çocuklarda maske yerine hem solunum organların hem de vücudu koruyan özel ceketler kullanılması sıvı kimyasal ajanlar için daha uygundur. 12 aylıktan daha küçük bebekler koruyucu örtüler kullanılarak korunabilir. Sivil halkın kimyasal silahların etkinliğinin sınırlandırıldığı sığnaklara yönlendirilmesi alınabilecek en önemli ortak önlemdir. Büyük yerleşim merkezlerinde erken uyarı sistemler geliştirilmeli, kimyasal saldırı sırasında halk sirenlerle ve radyolar aracılığı ile uyarılmalı, alınması gereken kişisel önlemler konusunda bilgilendirilmelidir. Sivil savunma uzmanları tüm aşamalarda koordinasyonu sağlamalıdır. 15 tonluk bir kimyasal silahın 60 km2’lik bir alandaki halkın %50’sini öldürebileceği belirtilmektedir.

Kimyasal Silahlar için potansiyel hedefler hava alanları ve limanlar, kritik altyapı tesisleri (akartayakıt, enerji merkezleri, su arıtma tesisleri gibi), büyük nüfus yoğunluğunun bulunduğu merkezler olarak sılanabilir.


*******************************************************************************

Dünya devleri arasında bir Türk

Milli savunma sanayii içinde önemli bir yeri olan Savunma Sanayii şirketi ASELSAN, dünyanın en büyük savunma sanayii kuruluşları listesinde yükselmeye devam ediyor.



  • Dünya devleri arasında bir Türk


HEDEF DÜNYANIN İLK 50 ŞİRKETİNDEN BİRİ OLMAK....

İlk 100 arasında Türkiye'den sadece ASELSAN'ın bulunduğu listede, dünyanın en önemli savunma sanayi kuruluşları yer alıyor.


Defense News dergisi tarafından her yıl bir önceki yılın savunma satışları baz alınarak yayınlanmakta olan ''Defense News Top 100'', dünyanın en prestijli savunma sanayii listesi olarak kabul ediliyor.
Türk ordusunun elektronik cihaz ve sistem alanında en önemli kaynağı olan ASELSAN, her yıl listede bir ön sırada yer alarak, yakın gelecekte dünya çapındaki ilk 50 savunma sanayii firmasından biri olmayı hedefliyor.

ASELSAN, ABD VE İSRAİL ŞİRKETLERİNİ GERİDE BIRAKTI

Bu yılki listede 80. sıraya yükselen ASELSAN, savunma sanayiinde faaliyet gösteren çok sayıda ABD, Rus ve İsrail firmasını da geride bıraktı.

Bu yılki listede birinciliği, Amerikan Lockheed Martin firması alırken, onu İngiliz BAE Systems izledi.
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının bir kuruluşu olan ASELSAN, Askeri Haberleşme Sistemleri, Radar ve Elektronik Harp Sistemleri, Elektro-Optik Sistemleri, Seyrüsefer ve Aviyonik Sistemleri, Savunma ve Silah Sistemleri, Komuta-Kontrol-Haberleşme-Bilgisayar-İstihbarat-Keşif ve Gözetleme (C4ISR) Sistemleri, Deniz Savaş Sistemleri, Profesyonel Haberleşme Sistemleri, Akıllı Ulaşım Sistemleri tasarımı, geliştirilmesi, imalatı, sistem entegrasyonu, modernizasyonu ve satış sonrası hizmetleri alanlarında teknoloji merkezi olarak çalışıyor.

-SEKTÖRÜNDE AR-GE'YE EN ÇOK PAY AYIRAN KURULUŞ-

Kurum, 600 yerli firmaya yan sanayii olarak iş yaptırıyor. ASELSAN'da halen 2250'si mühendis, 4150 personel çalışıyor. Her yıl cirosunun ortalama yüzde 7'sini Ar-Ge faaliyetlerine tahsis eden ASELSAN'ın Ar-Ge harcamaları, Türkiye'deki tüm savunma sanayii firmalarının araştırmaya ayırdığı payı ikiye katlıyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin teknoloji gereksinimini karşılayan en önemli milli kaynak olan ASELSAN, uluslararası savunma pazarındaki etkinliği ve pazar payını artırmak üzere çalışmalarına devam ediyor. ASELSAN, 38 ülkeye, direkt satışın yanı sıra ürünlerinin teknoloji transferi ile ortak üretim çalışmalarını da içerecek şekilde ihracat gerçekleştiriyor.