6 Mayıs 2017 Cumartesi









DENİZ GEZMİŞ 


Halka adanan bir ömür....
Emperyalizme karşı savaşan baş eğmez bir yiğit....
Deniz için bir derleme yapalım dedim,az bilinenlerden olsun,biraz da mizahi..!
.
Mukaddes Hanım oğluna "Deno" derdi. Deno sadece "Deniz"in değil "Delioğlan"ın da kısaltmasıydı. Keyifli olduğu zamanlarda Mukaddes Hanımın anlatmaktan çok hoşlandığı bir hikaye vardı.
"Bir gün alışveriş için ana oğul Üsküdar Meydanı’na inmişler. Deniz yolda dalgın yürürken taşımacılık yapan bir at arabasının atıyla çarpışmış. Ergenlik çağındayken bile irikıyım olan Deniz’in çarpmasından at sersemlemiş.
Bağırmış arabacı:
“Hey delikanlı, dikkat etsene; atı perişan ettin.”
Mukaddes Hanım, en keyifli zamanlarında kahkahalar atarak anlatırmış bu toslaşmayı… "

Yıl 1963. Deniz Gezmiş daha Lise 1'deydi. Geleceğin önemli gençlik önderlerinden Mahir Çayan ise 3'üncü sınıfta. Okulun gündemine bir haber bomba gibi düştü. Hürriyet Gazetesi haberine göre Haydarpaşa Lisesi'nin Pansiyon Müdürü ve Fenerbahçeli ünlü futbolcu Ömer Boncuk, 6 öğrenciye tecavüz etmişti. Büyük bir iftiraydı. Ömer Boncuk nezaketi, zerafeti ve öğrencilere yaklaşımıyla bütün okulun sevgi ve saygısını kazanmış bir beden öğretmeniydi. Üstelik Deniz Gezmiş'in babasının arkadaşıydı. Öğrenciler ayağa kalktılar. Tam bir isyan dalgası yayılıyordu. Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş önsaflardaydı. Elllerinde pankartlarla Hürriyet Gazetesi'nin üstüne yürüdüler. Pankartlarda "Boncuksuz Haydarpaşa olmaz, böyle palavra atılmaz" yazıyordu. Sloganlar atarak gazeteyi taşladılar. Hürriyet Gazetesi çalışanları camlarına Türk bayrağı asarak kendilerini kurtardı. Öğrenciler yatışmadı. Bu sefer Milli Eğitim Müdürlüğü'ne yürüdüler. Müdür öğrencileri teskin etti. Aklanması halinde tahkikat biter bitmez Ömer Boncuk'un okula tekrar atanacağını ifade etti. Öğrenciler zafer kazanmıştı. Ama Emniyet de gölgede bekliyordu. Fotoğraflardan tespit edilen öğrenciler gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan biri Mahir Çayan diğeriyse Deniz Gezmiş'ti.

.Maskeli balolar, 68 döneminde Ankara gençliğinin en çok önem verdiği eğlencelerden idi. Her yıl hevesle beklenirdi ve yüzlerce genç, çeşit çeşit kılıklarda, kız erkek doluşurlardı. Davetiyeler paralıydı. Paranın önemli bir kısmı masraflara, dekora, müzisyenlere gitse bile gene de devrimci harekete iyi para bırakırdı. Sanatçıların bazıları para almazlardı ama orkestralara filan ödeme yapılırdı. Bu balolar çok iyi organize edilirler ve sabah gün ışıyana kadar eğlenip dans eden gençler de her seferinde mutlu ayrılırlardı. Örnek vermek gerekirse, Erkin Koray ve arkadaşları gibi, o zaman da önemli olan sanatçılar sahneye çıkarlar ve gençleri coştururlardı.
ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ndeki son balo 1970’i ’71’e bağlayan kış yapılmıştı. O zamanlar Deniz (Gezmiş) bir suçtan İstanbul ’da aranıyordu ve o nedenle ODTÜ’de kalıyordu. Ben her şeyin yolunda gittiğine emin olmak için kapıları denetlerken Deniz’le karşılaştık. Yurtta sıkılmış, ne oluyor diye bakmaya gelmiş. Davetlilerin paltolarını bıraktıkları portmantoya gözünü dikmişti. Birden bankonun arkasına geçti. Askıdan yakası kürklü çok güzel bir uzun boy parka aldı. Önce ceplerini yokladı. Boş olduklarına emin olunca sırtına giydi ve çıkıp gitti. Giderken de, “Siz halledersiniz, çocuk mağdur olmasın” dedi ve kayboldu. Biz gecenin sonunda ceketini bulamayan delikanlıya istediği bedeli ödedik ve olay tatlıya bağlandı. Deniz Gezmiş’in yakalandığı sırada sırtında bulunan, bütün fotoğraflarda çıkan ve kendisine çok yakışan yakası kürklü parka, odur.”

Sonraki zamanları siz ler biliyorsunuz.

1971'in karanlık günlerini..
Darbeyi..
Üçe üç haykırışlarını..
Son sigarayı. Hapislik günlerini. İdam sehpasına nasıl gittiğini..
Rodrigo'nun gitar konçertosunu.
Hiç anlatmayalım.
Deniz Gezmiş'i en sevdiği şiirle analım.
"Delikanlım"
Deniz Gezmiş Nazım Hikmet'in bu şiiri kendisine yazdığına inanırdı. O şiiri de en güzel Tuncel Kurtiz okudu.
Yıldızlar gibi parlaktı hayatımızda. Öldüğünde 24 yaşındaydı ama bir süpernova gibi patlayıp gökyüzünde öyle bir iz bıraktı ki, bu ülkenin tarihine damgasını vurdu, ve o şiir gerçekten Deniz Gezmiş'e ait oldu.
" Delikanlım!
İyi bak yıldızlara.
onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin…
Delikanlım!
Senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.
Delikanlım!
Sen ki, ya bir köşebaşında
kan sızarak başından
gebereceksin.
ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha
Delikanlım!
Belki beni anladın.
belki anlamadın.
Kesiyorum sözümü.»