5 Ağustos 2017 Cumartesi




Hasankeyf’te son yaz


Hasankeyf, Anadolu’da Ortaçağ’a ait bütünlüğünü koruyabilen tek kent. Mezopotamya’da insanlığın yerleşik hayata geçişinin en belirgin örneği. İran İmparatorluğu ile Romalılar için ileri karakol, Süryani Piskoposluğu’nun dini başkenti, Doğu ülkelerine özgü Hıristiyan Kiliseleri’nin ilk merkezi, Artukluların başkenti... İnsanlık tarihinin en çarpıcı miraslarından biri... Moğolların istilasında ayakta kalmayı başardı ancak, Ilısu Barajı’nın suları altında kalacak. Baraj, 2018 yılında su toplamaya başlayacak. Hasankeyf’i görmek, tarihe dokunmak isteyenler için belki de son yaz...


Heba edecek

Hasankeyf, 1978’de, Anıtlar Yüksek Kurulu’nca birinci derece ‘Arkeolojik Sit Alanı’ ilan edildi. 1981’den beri Kültür Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün koruması altında. 1960’lı yıllarda hazırlanan Ilısu Barajı projesi, 350 bin dekarı kapsıyor. Bir ilçeyi, 30 köyü ve 49 mezrayı sular altında bırakacak. 20 bin insanın yer değiştirmesine neden olacak.


Türkiye, 12 bin yıllık tarihi, 50 yıl ömrü olan barajın sularına gömüyor. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, son açıklamalarının birinde, “Artuklu Köprüsü’nün sadece ayakları kalmış. Biz onun benzerini yeni yerleşim yerinde yapacağız” diyebiliyor...


Mağarada yaşam

Hasankeyf’in üzerindeki karabulutlar, 1966 yılı kadar eski. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, bölge ziyaretindeyken, yol kenarında kendisini selamlayan kalabalığı görünce şaşırıyor. “Bu kadar insan nerede yaşıyor” diye sorunca, “mağaralarda” yanıtını alıyor. Ardından da ilçeye konut inşası talimatı veriyor. Bayındırlık bakanının görevlendirdiği müteahhit Kemal, konut sahası için tarihi eserlerle dolu bir alanı dozerlerle yıkıyor. Bir medrese, bir kervansaray, bir hamam, bir camii bu dönemde yok ediliyor.


Mağaralarından çıkarılan vatandaşlar, daha küçük yeni evlere taşınıyor. Hasankeyfliler o evlere alışamayınca, geri dönüyor. Devlet, “Hasankeyflileri ev hayatına alıştırmak üzere” mağaraları mühürlüyor. Yazın serin kışın sıcak olan mağaralardan, yazın sıcak kışın soğuk konutlara geçince hastalıklar artıyor. 20 binlik ilçe nüfusu, göçle iyice azalıyor. Hasankeyf’te şimdi 3 bin kişi yaşıyor.


Yıllar önce mağaralarından çıkarılıp afet evlere yerleştirilerek hayatları altüst edilen Hasankeyf halkı şimdi de TOKİ’nin apartman dairelerine taşınacak. Şimdiki evlerine 50-60 bin lira değer biçildi. TOKİ evleri ise 170 bini geçiyor. Hasankeyf’te yaşayanların yüzde beşi bile bu parayı ödeyebilecek durumda değil.


Geçim sıkıntısı olacak


Hasankeyf Belediye Başkanı Abudulvahap Kuser, TOKİ’nin inşaa ettiği yeni şehirde, tarım ve hayvancılığın olmadığını, semt halkının burada zorlanabileceğini dile getiriyor.


Baraja karşı 127 bin imza

Hasankeyfi Yaşatma Girişimi, 28 Haziran’da, Hollanda’da, Zeynel Bey Türbesi ile 8 eserin taşınma projesindeki Breeser Firması’nı protesto etti. Firmayı, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) şikâyet edecekler. Barajın tek Avrupalı şirketi Avusturya’daki Andritz. Girişim, Avusturya hükümetine de bu şirkete karşı uzun yıllar kampanya yürüten, Avusturyalı sivil toplum örgütleriyle görüşme çağrısı yapıyor. İran’daki çevre örgütleri de BM’ye yönelik, baraj inşaatının durdurulması ve Mezopotamya Sazlıkları’nın kurtarılması için kampanya yürütüyor.


Change. org’da başlatılan “Safeguarding Hoor al-Azim Lagoon” adlı kampanyaya, şimdiye dek 127 bin kişi katıldı. Irak’ta da Dicle ve Irak Sazlıklarını Koruma aktivistlerinin (Save the Tigris and Iraqi Marshes) mücadelesi sürüyor.


Hala şansımız var


Hasankeyf Matters Uluslararası Koalisyonu aktivistlerinden John Crofoot, “Bir avuç eser taşınıyor ama Hasankeyf’in değeri o bir avuç değil ki? Kapı, türbe taşıyabilirler ama Hasankeyf taşınamaz. Umudumuzu korumalıyız” diyor.


Ölü kemiği taşımaya benziyor


Avukat Murat Cano, baraj projesinin iptali için AİHM’de ilk davayı açan isim. 10 yılı aşkın bir süredir devam eden davada, Türkiye’ye son savunma için verilen süre 25 Temmuz’da doldu. Cano, “Mahkeme, son savunmadan sonra kritik bir karar verecek. Ya davamızı reddedecek ya da insanlık tarihinde bir ilk başarılmış olacak” diyor. Cano, AİHM’ni, davayı sonbahara doğru kararlaştıracağını düşünüyor. Hasankeyf’teki eserlerin taşınmasıyla ilgili ise şunları söylüyor: “Biz, eserlerin yerinde korunması gerektiğini düşünüyoruz.


Minareyi üç parçaya bölerek taşımaktan söz ediyorlar. Bu kesinlikle eseri öldürmektir. Şu an Zeynel Bey taşındığı yerde yabancıdır, bu ölü kemiği taşımaya benzer. Hukuku, normları bir yana bırakıyorum, asıl olan doğayı, dünyayı bütün değeriyle aktarmak değil mi?” İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Hasankeyf eski kazı başkanı Prof. Dr. Oluş Arık da AİHM’de Cano ile birlikte, Hasankeyf için hukuk mücadelesi veriyor.



Sulak alana ne olacak


Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tuba Kılıç da barajın Dicle ve Fırat’ın birleştiği alandaki sulak alanların kurumasına neden olacağına, binlerce insanın yaşam alanlarından göç edeceğine dikkat çekiyor.


Kınıyoruz

Avrupa’nın önde gelen kültür mirası teşkilatı olan Europa Nostra Yönetim Kurulu, Türkiye’yi, imza attığı kültür mirası koruma ilke ve standartlarına uymaya çağırdı. Açıklamada, “Hasankeyfin, kaybedilmesine yol açacak bir barajın yapılması yönündeki kararı esefle kınıyoruz” denildi.


alıntı